21 Şubat 2014 Cuma

Ferruh VARANOGLU-Enformetik Cehalet

 


 Ferruh VARANOGLU-Enformetik Cehalet


Yeni Türkiye söylemi ilk dillendirildiğinde, bu kavramı
ilk kullanan kim diye sorgulamak merak konusu olduysa
da hemen akabinde araştırmanın yersiz olduğu, akıl ve
mantığı birbirine yaklaştırdığımda da bu söylemi yaklaşık
11 yıldır biz Türk toplumuna ilkleri yaşatma konusunda
ikinci bir rakip tanımayan AKP’nin kulislerinden çıkarak
planlı bir şekilde yayıldığını ve önce beyaz ekranlardan
daha sonra da gazetelerdeki yandaş gazeteciler vasıtası
ile bu döneme damgasını vuracak fenomen bir söylem
olacağı konusunda da hiç endişem olmayacağını hızlı bir
şekilde düşündüğümü hatırlıyorum. Bu kadar irite bir
kavramın, ne kadar çabuk bir değişimle, ne kadar hızlı
bir şekilde yayılarak asırlarca yaşamış bir medeniyette
bir devri kapamak için savaşmış onlarca lider, yüzlerce
alim, binlerce şehit vermiş bir topluluğun bedel ödediği
hiçe sayılarak, tek bir kişinin egoizminin yüksek kaygısı
neticesinde bu kadar hayatımıza girebileceğini ise hiç
düşünmemiştim. Her Tv kanalında hızlıca yayılan bu
söylem, ulusalcıların her zamanki hitapları ile mümkün
değil kabul görmez tavırlarının yanında, diğerlerini ayrı
kılan, bir başka deyişle“ötekileştiren” bir tavrın ayrımcı
ayak sesleriydi belki de, aynı bugün yaşadıklarımız gibi...
    Yeni Türkiye’yi çok sevenler, bundan evvelki yaşanmış
şanlı tarihi de reddedenler olmayı da kabul ettiler. Onlar
yeni hayatlarının başlangıcı olarak gördükleri bu miyad’ı,
ajandalarına “gülen yüz”, hesap makinalarına “Amerikan
Dolar’ı”, vicdanlarına ise “Üç maymun” sembolleri ile
yazıp çizdiler. Bunlarla beraber beyinlerindeki, Suç’un,
ahlak’ın, adalet’in, hak’kın, milli irade’nin, demokrasi’nin
anlamlarını değiştirdiler. Yetmedi, İslamcısı, tarikatçısı,
dincisi, dinsizi, sosyalisti, ulusalcısı, ırkçısı, Atatürkçüsü,
muhafazakarı, milliyetçisi, ülkücüsü, demokratı, liberali,
döneği derken kavram kargaşasının işaret fişeğini ateşleyip
herkesin kafasını karıştırmayı, insanların beyinlerini
yıkamayı iş edindiler. Demokrasi adı altında meclisi, suç
meclisine, Hukuk adı altında yasaları yandaş’a göre anlam
kazandırmayı, Bürokrasi adı altında, yandaşlığa dayalı
yepyeni bir bürokrat yapılanmayı, Medya adı altında, her
görüşe bir muhalefet sunarak iki beyinli düşünen insanları
yaratmayı vazgeçilmez ilkeleri yaptılar.      
   
    Terörist ile Vatansever’i, Haklı ile haksız’ı, Demokrat ile
baskıcı’yı ayırt etmekte zorlanan bir toplum yaratmak için
kimin fikrine ihtiyaç vardı bu ülkede? Bu Cumhuriyetin
vatandaşı bunları düşünmeyecek kadar hayasız, ahlaksız,
sorumsuz, vicdansızsa eğer 90 yıldır ayakta kalmayı nasıl
başardı da Yeni Türkiye diye kabullendirmeye çalıştığınız
idealizmi kendi mahsulünüz gibi hayasızca dağıtmaktan
imtina etmiyorsunuz? Cumhuriyetin bunca yıllık asil
meclisinde, suçluların birbirini koruyup kolladığı, ayrıcalık
dolu şahsiyetlerin cirit attığı, dokunulmazlık zırhı ile aynı
ölümsüzlük iksiri içmiş gibi dolaşan, sadece menfaatleri
örtüşmüyor diye birbirlerininin gırtlağına sarılan, bırakın
isimlerinin yanayana yazılmasını, fikirlerinden dolayı
biraraya gelmesi mümkün olmayan şahsiyetlerin parasal
ortaklıklarından güç birlikteliği yaparak ülkeyi satmak
pahasına da olsa kanun’a, nizam’a aykırı davranışları ile
değil örnek olmayı utanç abidesi olanların ne işi var?...
    Reform paketleri ile Yargı’da düzenleme yapmayı,bağış
altında rüşvet almayı, aslında hırsızlık yapıp da ismini
görev yapmak olarak koymayı, terör eyleminden dolayı
tutuklanıp milletvekili olmayı, gizli tanık olarak listedeki
etkisizleştirilecek kimselere alet olmayı Yeni Türkiye’nin
gelenekleri ve vazgeçilmezleri olarak görenler kendilerine
göre doğru yoldadırlar,durmasınlar devam etsinler. Biz
eski Türkiye’yi hayal etmeyi, özlemeyi, sabretmeyi ve
gün gelince de kaldığımız yerden tekrar devam etmenin
derin özlemini kalbimizde ve vicdanımızda saklamasını da
gün gelince ortaya koymasını da sabırla bekleyenlerden
olamyı her zaman bugüne tercih ederiz...     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder